OH 62: bir maymun türü
Omurgalıların Kökeni
Kemikli balıkların her üç sınıfı da, fosil tabakalarında aynı anda ve aniden ortaya çıkarlar... Peki ama bunların kökenleri nedir? Bu denli farklı ve kompleks yaratıkların ortaya çıkmasını ne sağlamıştır? Ve neden kendilerine evrimsel bir ata oluşturabilecek canlıların izlerinden eser yoktur?136
Ontogenin filogeniyi taklit ettiği uydurması
bkz. Biyogenetik yasası (Rekapitülasyon Teorisi)
Oparin, Alexander I.
Maalesef hücrenin kökeni, evrim teorisinin tümünü içine alan en karanlık noktayı oluşturmaktadır.137
Oparin'den bu yana evrimciler, hücrenin rastlantılarla oluşabileceğini ispat etmek için sayısız deney, araştırma ve gözlem yaptılar. Ancak yapılan her çalışma, hücredeki kompleks yaratılışı daha detaylı bir biçimde ortaya koyarak evrimcilerin varsayımlarını çürüttü.
Orak hücre anemisi
Orak hücre anemisine yakalanan insanlar, bu nedenle giderek artan bir solunum zorluğu çekerler. Ancak tıp kitaplarının kan hastalıkları bölümünde ele alınan bu mutasyon örneği, başta belirttiğimiz gibi bazı evrimci biyologlar tarafından çok garip bir şekilde "faydalı mutasyon" olarak değerlendirilmektedir. Bu hastalığa yakalanan kişilerin sıtmaya olan kısmi bağışıklıklarının evrimin bu kişilere bir "armağanı" olduğu söylenmektedir. Eğer bu mantıkla düşünülürse, genetik olarak kötürüm doğan insanların yolda yürümedikleri ve bu sayede trafik kazalarında ölmekten kurtuldukları da söylenebilir ve kötürüm olmak "yararlı bir genetik özellik" sayılabilir. Şüphesiz bu mantığın hiçbir tutarlı yanı yoktur.
Mutasyonların sadece bir tahrip mekanizması olduğu açıktır. Fransız Bilimler Akademisi'nin eski başkanı Pierre Paul Grassé'nin mutasyonlar hakkında yaptığı yorum, bu konuda oldukça açıklayıcıdır. Grassé, mutasyonları "yazılı bir metnin kopyalanması sırasında yapılan harf hataları"na benzetmiştir. Ve harf hatası gibi mutasyonlar da bilgi oluşturmaz, aksine var olan bilgiyi bozar. Grassé bu olguyu şöyle açıklamıştır:
Mutasyonlar, zaman içinde son derece düzensiz biçimde meydana gelirler. Birbirlerini tamamlayıcı bir özellikleri yoktur ve birbirini izleyen nesiller üzerinde belirli bir yöne doğru kümülatif bir etkileri olmaz. Zaten var olan yapıyı değiştirirler, ama bunu tamamen düzensiz bir biçimde yaparlar... Bir canlı vücudunda çok küçük bile olsa bir düzensizlik oluştuğunda ise, bunun sonucu ölüm olur. Yaşam olgusu ile anarşi (düzensizlik) arasında hiçbir olası uzlaşma yoktur.138
İşte bu nedenle, yine Grassé'nin ifadesiyle "mutasyonlar ne kadar çok sayıda olursa olsunlar, herhangi bir evrim meydana getirmezler."139
Orgel, Leslie
Son derece kompleks yapılara sahip olan proteinlerin ve nükleik asitlerin (RNA ve DNA) aynı yerde ve aynı zamanda rastlantısal olarak oluşmaları aşırı derecede ihtimal dışıdır. Ama bunların birisi olmadan diğerini elde etmek de mümkün değildir. Dolayısıyla insan, yaşamın kimyasal yollarla ortaya çıkmasının asla mümkün olmadığı sonucuna varmak zorunda kalmaktadır.140
Ormandan açık alana geçiş masalı
"Ormandan açık alana geçiş teorisi", en çok taraftar bulan teori olmasına karşın, son derece temelsizdir. Çünkü, böyle bir adaptasyonun olabilmesi moleküler seviyede mümkün değildir. Böyle bir şeyin gerçekleştiği farzedilse bile, fosil kayıtlarında bunun hiçbir delili yoktur. Dahası, bu teoriye göre, 10-15 milyon yıl önce Doğu Afrika'daki ormanların yavaş yavaş küçülmeye başlamış olmaları gerekmektedir. Oysa yapılan araştırmalar, bunun tam tersini ispatlayarak, Doğu Afrika'da böyle bir oluşumun hiçbir zaman gerçekleşmediğini göstermiştir.142Yani Doğu Afrika'da ormanlık alandan savan ortamına geçiş, hiçbir zaman gerçekleşmemiştir. Bu bölgede bugün görülen bitki yapısı, milyonlarca senedir hiç değişmemiştir.
Sırf mantık yoluyla incelendiğinde dahi, iki ayaklılığın kökeni ile ilgili söz konusu teori kabul edilemez durumdadır. Ağaçların yok olması durumunda maymunların yapacağı en doğal hareket, başka bir bölgeye göç etmek olacaktır. Ya da bu maymunlar doğal ortamlarının tahrip edilmesi sonucu yok olup gideceklerdir. Maymunların herhangi bir şekilde ağaçlardan inip yer ortamına adapte oldukları teorisinin hiçbir dayanağı yoktur. Evrimci bir görüşe sahip olan Uluğ Nutku, ormanların daralması açıklamasının yetersizliğini şöyle itiraf eder:
İnsanlaşma olayını başlatan etken olarak ormanların daralması ileri sürülebilir. Bu paleontolojik bir veridir. Napier'nin tezi buna uygun, ama şu soruyu konu dışı bırakıyor; bir hayvan cinsi ormandan çıkıp insanlaşma yoluna giderken onun en yakın akrabası olan maymun neden ormanda kaldı? Spekülasyonun dozunu azalttıkça bu soruya cevap bulmak güçleşiyor, hiç olmazsa şimdilik. Yüzyılın başlarında antropoloji çok gençken Hermann Klaatsch'ın verdiği cevap çok ilginçti. Klaatsch'a göre hominid maymunlar da insanlaşmaya doğru atıldılar ama onlarınki "talihsiz bir çabaydı". Onlar evrimde yukarı çıkamadılar ve "ormanların koruyucu karanlığına" geri çekildiler. Ama bu kez de "maymun neden başaramadı?" sorusu akla geliyor.143
Sorular, "maymun neden başaramadı?" sorusundan çok daha fazladır ve bu soruların tamamı cevapsızdır.
Ortak ata Yalanı
Evrim teorisinin 20. yüzyılın başlarından itibaren bilim dünyasına hakim olmasıyla birlikte, benzerliklere getirilen bu yorum kabul görmüştür. Canlılardaki her benzerlik, aralarındaki evrimsel bir ilişkinin kanıtı olarak yorumlanmıştır..
Oysa son 20-30 yıl içinde elde edilen bulgular, durumun hiç de öyle olmadığını göstermektedir.
Özetle;
1- Evrimcilerin hiçbir evrimsel bağ kuramadıkları, bütünüyle farklı sınıflara ait canlılarda bile "homolog" (benzer) organların var olması,
2- Benzer organlara sahip canlılarda bu organların genetik şifrelerinin çok farklı olmaları ve3- Bu organların embriyolojik gelişim safhalarının birbirinden çok farklı olması, homolojinin evrime hiçbir dayanak oluşturmadığını göstermiştir.
Birbirlerine benzer organlara sahip canlıların, aralarında hiçbir evrimsel ilişki kurulamayacak kadar uzak canlılar olduğu anlaşılmıştır.145
Canlılardaki benzerliklere Darwin'in getirdiği "ortak ata yalanı"nın geçerli olması için, bu benzerliklerin genetik olarak birbirlerine çok benzeyen canlılarda olması gerekir. Eğer benzerlikler, genetik olarak birbirlerinden çok farklı canlılarda ise, bu durumda "ortak ata yorumu" geçerliliğini kaybeder. Aksine, "ortak yaratılış gerçeği"nin doğru olduğu anlaşılır. (bkz. Ortak tasarım) Çünkü genetik yönden çok farklı olan canlılar arasında evrimsel bir ilişki iddia edilemez. (Ayrıca bkz. Homoloji)
Ortak tasarım
Canlılardaki benzer organları ilk kez gündeme getiren Carolus Linnaeus ya da Richard Owen gibi
bilim adamları, bu organları "ortak yaratılış" örneği olarak görmüşlerdir. (bkz. Linnaeus,
Carolus)
Yani benzer organlar, ortak bir atadan tesadüfen evrimleşmemişlerdir. Aksine belirli bir işlevi görmek için yaratılmışlardır ve bu nedenle benzerdirler. Modern bilimsel bulgular ise, benzer organlar için ortaya atılan "ortak ata" iddiasının tutarlı olmadığını ve yapılabilecek yegane açıklamanın söz konusu "ortak yaratılış" açıklaması olduğunu göstermektedir. (bkz. Ortak ata yalanı)
Orthogenezis saçmalığı (yönlendirilen seçme)
Ota Benga
New York Times gazetesinin o dönemde yayınlanan bir nüshasında ziyaretçilerin tavrı şöyle aktarılıyordu:
... parkta 40.000 ziyaretçi vardı. Bu kalabalıktaki hemen hemen her erkek, her kadın ve her çocuk parktaki Afrikalı vahşi adamı görmek için maymun kafesini ziyaret ediyordu. Uluyarak, alay ederek, bağırıp çağırarak pigmeyi rahatsız ediyorlardı...147
… Bu insanlar düşüncesizce ve akılsızca bir maymun kafesinin içerisinde Afrika'dan getirilen küçük bir insan cücesini sergilemişlerdi.
Onların düşüncesi muhtemelen evrimdeki bazı derin dersleri insanlara öğretmekti. Aslında başarılan tek sonuç, bu ülkenin beyazlarından, en azından sempati ve nezaketi hakkeden Afrika ırkının vahşet gösterilerine maruz kalması, ardından da hor görülmesidir.
Aynı güç tarafından yaratılan, hepimizi aynı yere yerleştiren, aynı hisleri ve aynı ruhu lütfeden Allah'a karşı fiziksel eksikliği olan bir insanı maymunlarla bir kafese kapatmak ve bunu alay konusu edinmek çok ayıp ve iğrençtir...148
New York Times gazetesi de, Ota Benga'nın evrimi kanıtlama amacıyla hayvanat bahçesinde sergilendiği konusuna yer verdi. Hayvanat bahçesinin Darwinist müdürünün yaptığı savunma ise son derece vicdansızcaydı:
Geçen hafta New York hayvanat bahçesinde, aynı kafeste bir Afrikalı pigmeyle bir orangutanın sergilenmesi çok fazla eleştirinin ortaya çıkmasına neden oldu. Bazı kişiler zenciler ve maymunlar arasındaki yakın bir akrabalığı göstermek için bunun müdür Hornaday tarafından gerçekleştirilen bir teşebbüs olduğunu deklare ettiler. Dr. Hornaday bunu inkar etti. ''Eğer bu küçük adam bir kafesin içerisindeyse orası en konforlu yer olduğu içindir ve biz de onunla ilgili başka ne yapacağımızı bilmediğimizdendir. Ota Benga hiçbir manada bir tutuklu değildir, fakat hiç kimse yanında birileri olmadan şehirde dolaşmasına izin vermenin akıllıca olduğunu söyleyemez…149
Ota Benga'nın hayvanat bahçesinde gorillerle birlikte, bir hayvan gibi sergilenmesi birçok çevrede rahatsızlık oluşturdu. Bazı kuruluşlar, Ota Benga'nın bir insan olduğunu, bu şekilde davranılmasının büyük bir acımasızlık olduğunu belirterek, bu uygulamanın durdurulması için yetkililere başvurdular. Bu başvurulardan biri New York Globe gazetesinin 12 Eylül 1906 tarihli nüshasında şöyle yer almaktaydı:
Globe'un editörüne;
Güneyde yıllarca yaşamış biriyim ve sonuçta zencilere karşı fazla müsamahakar biri değilim. Fakat onun insan olduğuna inanıyorum. Bu büyük şehrin yetkililerinin Bronx parkında şahit olunan böyle bir görüntüye -zenci bir erkeğin bir maymun kafesinin içerisinde sergilenmesine- izin vermelerinin bir ayıp olduğuna inanıyorum...Bu pigme meselesi bir araştırma ve incelemeyi gerektirmektedir...150
Ototrof görüşün safsataları
Ototrof görüşü ilk canlının, kompleks bir organizma olarak basit bir çevrede oluştuğunu ileri sürer. Fakat canlının oluşumunu açıklamaktan ziyade ilk canlının nasıl beslendiğini açıklayan görüştür. İlk ototrofun nasıl meydana geldiğini açıklamadığı için de fazla destek bulamamıştır.151
Kaynak
133. Mustafa Kuru, Omurgalı Hayvanlar, Gazi Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1996, s. 21.
134. Mustafa Kuru, Omurgalı Hayvanlar, Gazi Üniversitesi Yayınları, Ankara, 1996, s. 27.
135. Douglas Palmer, The Atlas of the Prehistoric World, Dicovery Channel, Marshall Publishing, London, 1999, s. 64.
136. Gerald T. Todd, "Evolution of the Lung and the Origin of Bony Fishes: A Casual Relationship", American Zoologist, vol. 26, no. 4, 1980, s. 757.
137. Alexander I. Oparin, Origin of Life, 1936, New York, Dover Publications, 1953 (Reprint), s. 196.
138. Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, ss. 97, 98.
139. Pierre Paul Grassé, Evolution of Living Organisms, Academic Press, New York, 1977, s. 88.
140. Leslie E. Orgel, "The Origin of Life on Earth", Scientific American, vol. 271, October 1994, s. 78.
141. Donald Johanson, "Comment J'ai Trouvé le Passage du Singe a L'homme: Du Nouveau Sur Les Ancetres De L'Homme", Cahier Sciences du Figaro-Magazine, 1983, s. 110.
142. J. D. Kingston, B. D. Marino, A. Hill, "Isotopic Evidence for Neogene Hominid Paleoenvironments in the Kenya Rift Valley", Science, vol. 264, 1994, ss. 955-959.
143. Uluğ Nutku, Felsefe Arşivi, Edebiyat Fakültesi, vol. 24, 1984, s. 86; Hermann Klaatsch, Der Werdegang der Menscheit und die Entstehung der Kultur, Deutsches Verlagshaus, Berlin, 1920, s. 93.
144. http://mail.ncku.edu.tw/~y1357/course/Darwinism.html
145. http://www.netcevap.org/bilimteknik0102.html
146. Philips Verner Bradford, Harvey Blume, Ota Benga: The Pygmy in The Zoo, Delta Books, New York, 1992.
147. Philips Verner Bradford, Harvey Blume, Oto Benga: The Pygmy in the Zoo, Canada, October 1993, s. 269.
148. Philips Verner Bradford, Harvey Blume, Oto Benga: The Pygmy in the Zoo, Canada, October 1993, s. 267.
149. Philips Verner Bradford, Harvey Blume, Oto Benga: The Pygmy in the Zoo, Canada, October 1993, s. 266.
150. A. E. R., New York, 12 Eylül.
151. Özer Bulut, Davut Sağdıç, Selim Korkmaz, Biyoloji Lise 3, MEB Basımevi, İstanbul, 2000, s. 183.